9 Mayıs 2014 Cuma

Elbise Dikelim....

    Fatma hanım çok güzel bir etkinlik düzenledi.Başarıp yetiştirebilirsem katılmak istiyorum..
                                                                  http://dikisdunyasi.blogspot.com.tr/2014/05/elbise-dikelim-etkinligi-guncelleme.html?m=1
linkini tıklayınca doğru etkinlik sayfasına gidiyorsunuz.Haydi hepimize kolay gelsin..

11 Mart 2014 Salı

ÇOCUKTAN TERÖRİST OLMAZ!!!

Çocuk; 4,14 veya 24 yaşında;ne farkeder ki!Annesinin çocuğudur o...Gece üstünü örttüğün,dışarı çıkarken üşümesin diye çabaladığın çocuktur.Hiçbir ideolojinin,hiçbir çıkar çatışmasının kurbanı olmamalıdır.Adı üstünde çocuktur yahu;yolda yürürken sataşsa kaale almazsınız.. Bu savaşta kazanan biz değiliz; şucu -bucu deyip bizi birbirimize kırdırıyorlar.Onların çocukları ferahfeza yaşarken her sıkıntıyı yine benim evladım çekiyor..Bütün dünyayı verseniz bir annenin 14 yıllık emeğini,canının parçasını toprağa emanet etmesini telafi edemezsiniz..Ahirette iki elim kendi ikbali için ülkemi karıştıranların yakasında olacak...

İŞTE DÖNDÜM!!

Kumaş almaya gidiyoruz!!

   Uzunca bir zamandır blogumu boynu bükük bıraktım,farkındayım..Bu zaman zarfında küçük kızım büyüdü;3 yaşını bitirdi.Evin en küçüğü olarak hiçbir zaman büyümeyecek benim gözümde aslında ama neyse...Artık kendime de dikişe de daha çok zaman ayırabiliyo_ rum çok şükür.Fotoğraf çekme konusunda ne hevesim ne de kabiliyetim olmadığını düşününce blog ömrümün kısa olacağından endişe ediyorum.Öte yandan diktiklerimi paylaşmak,öğrenmek,eleştirilmek bazen de övülmek isteği baskın çıkıyor...
     Sömestr tatilinde kızlarımla Kadıköy cuma pazarına gittim.Küçük kızım Refia üşüyüp yorulunca pek birşey alamadan çıktık pazardan.Büyük kızım Mahpeyker için mercan rengi kalın ceketlik kumaş aldık,henüz bitirmedim.Bitirince paylaşırım inşallah.Fotoğraf ise pazarın girişinde çekildi.Büyük kızımın kabanını ben diktim,eskidi bile.
       

1 Mayıs 2012 Salı

Dedem...

     Kemalettin Tuğcu'nun kitaplarını bizim nesilde okumayan yoktur tahminim.Üvey anne-babasından eziyet görenler,öksüz yetim kalıp hayatlarını sürdürmek için çabalayan çocuklar vs.konuları işleyen kitaplardı.Büyümeye başlayıp hayatın sıkıntılarını farkettiğim yaşlarda okuduğum kitaplardan da etkilenerek evden kaçma hayalleri kurardım.Zamane kadar engin bir hayal gücüm ve özgüvenim olmadığı için kaçacağım yer belliydi hep;başka bir şehirde yaşayan dedem.Bu günkü aklımla dedemin aslında zor bir insan olduğunu anlıyorum fakat bana karşı müşfik ve cömertti hep.Daha ilkokulun ilk sınıfındayken okuldan alınıp amcasının yanına çırak olarak verilmiş,zor bir hayat sürmüştü.Belki de bu yüzden hayatını okumaya adamış,ilim sohbetlerinin olduğu meclislere hep kol kanat germişti.Bir kitap kurdu olarak büyümemde sanırım bunun da etkisi oldu.
    Dedem tam bir ''duman avcısı''ydı.Toplu taşıma aracında sigara içmek için ısrar eden bir adamı canından bezdirip inmek zorunda bıraktığını unutamam.Bu yüzden üniversiteyi ailemden uzakta okumama rağmen sigaraya hiç başlamadım.Başlamış olsaydım akciğer kanseri olana kadar bırakamazdım herhalde.
    Hayatıma yeni bir yön vermem gereken yıllarda bir arkadaş grubuna katıldım;dedemin sevdiği,takdir ettiği insanlardı  bunlar.Etrafımdan duyduğum aleyhte sözlere hiç kulak asmadım bu yüzden.Rabbime şükürler olsun,o yol beni bugünkü güzel hayatıma çıkardı.
     Evlendiğim zaman kayınpederime ''kızımız bundan sonra size emanet''demeyi akıl eden tek insandı dedem.Nikah şahidim de o olmuştu zaten.


    Yaklaşık iki ay önce öğrendim;evde düşüp fenalaşmış ve hastaneye kaldırılmıştı.O hastaneden çıkamayacağını biliyordum.Uzun süren yoğun bakım günleri geçen cumartesi sona erdi.Haberi aldığımda ne hissedeceğimi bilemedim.Hayat kendisi için çok zordu,zor başlayan hayatı yine zorluklarla nihayete eriyordu.22 yıldır yalnız yaşıyordu;rahmetli ninemin vefatından sonra''ben altının yerine nasıl bakır koyarım''diyerek evlenmeyi reddetmişti çünkü.Gecesi namaz gündüzü Kuran'la dolu 22 yıl geçti.Yalnızlıktan,hastalıklarından,bu dünyanın çirkinliklerinden kurtulduğu için mutluyum.Çok güzel ölmüş yıkadıkça güzelleşmiş cenazesi..Rabbimin iki zorluğu bir arada vermediğini biliyordum,bu sefer bizzat şahidi oldum.Kendim için üzülüyorum şimdi.Uzakta da olsa yaşıyordu,şartlar uygun oldukça gidip görüyordum.Bundan sonra gidince başında kocaman bir çam ağacı olan kabrini ziyaret edebileceğim sadece.Mekanın cennet olsun.Deli kızın seni hiç unutmayacak...

17 Şubat 2012 Cuma

HAYATTAYIM, KUYRUĞUNU KOVALAYAN KEDİ GİBİ KOŞUYORUM SÜREKLİ...

17.02.2012          

            

     
Yine uzun bir ara verdim.ama meraklanmayın(!) yaşıyorum. Geçen süre zarfında yine çok hareketli günler yaşadık.Mesela Çin'li dostumuz Bay Zheng (cang diye okunduğunu tanıştıktan çok sonra öğrenebildik) bir iş gezisi için İstanbul'a gelirken hanımını da yanında getirmiş.Önceki gelişinde sözleşmiş olduğumuz gibi evimizde ağırladık.Benim kocam sürprizlerle dolu bir insan olduğu için sıkı sıkı tenbih ettim;''sabah arayıp akşam geliyorlar demeyesin,birkaç gün önceden hazırlanayım telaş olmasın''dedim.Evimize ilk kez gelecekler hem de Çin'den!Sanki böyle dememişim gibi öğlenleyin hal, hatır sormak için aradığımda bana Bay Zheng'ı almaya gittiklerini,işyerine geçerken hanımı eve yani bizim eve bırakıp akşama geleceklerini söyledi bana.Olayın vehameti karşısında sadece gülebildim yoksa ağlayacaktım...Li hanım geldi,biraz oturduk iletişim kurmaya çalıştık fakat nafile..O ingilizce bilmiyor ben Çince...El kol işaretleriyle anlaştık ama onun gözü zaten küçük kızımdan başkasını görmüyordu.Bizde kaldığı süre içinde ayağını hiç yere bastırmadı,hep kucağında sevdi, oynadı.Bu arada beraber içli köfte,börek vs.yemekleri yaptık.Hatta içli köftenin kıymalarını Li hanım kavurdu.Akşam beyler geldi, yemekler yendi,yüzümüzün akıyla çıktık şükür..Çin'de ikinci çocuğa sahip olan insanlar yüklü bir ceza ödemek mecburiyetinde olduğundan büyük çoğunluk gibi onlar da tek çocukla kalmışlar.Bizim çocukları çok sevdiler ,çok mutlu oldular.İki cümlenin birinde tebrik ettiler bizi.Ertesi gün akşama kadar tencere yıkadım ama değdi;evimizden mutlu ayrıldılar.




                   Önceki gün avare avare blog gezerken Pırpır'ın dükkanına rastladım.Eski burda dergilerini satıyor blogunda.Hemen bir tanesini aldım.Çok samimi, çok ilgili bir insanla da tanışmış oldum bu vesileyle.İmkan oldukça her pazartesi yeni dergiler ekleyeceğini söyledi.Başarılı ve bereketli satışlar diliyorum Pırpır'a:)).İlgilenenler için blog adresi..pirpirdukkan.tumblr.com Yeni Burdaların hiç tadı yok ne varsa eskilerde var...
                  Yoğun ısrarlara dayanamadım ve meşhur kabanın fotoğrafını ekledim.Fotoğraf konusundaki becerim dikişin yarısı kadar bile değil.Lütfen ona göre yorum yapın.Ayrıca bu fotoğrafta ütüsü de eksik...Elimde birsürü yarım iş var bitirebilirsem paylaşıp fikrinizi sormak istiyorum...Sevgiler....
               

30 Kasım 2011 Çarşamba

Kabanı sonunda bitirdim ama...

      3 ay önce başladığım kabanı dün bitirebildim.Şaka değil gerçekten üç ayda bitirdim.Kaçkez başladığıma pişman oldum.''Yapamayacaktın madem çocuğu niye heveslendirdin?'' fırçası attım kendime.Başına bile oturamadım makinemin haftalarca.Şikayet değil anlattıklarım,üç ayın izahını yapmaya çalışıyorum hem vicdanıma hem size.Sonuçta diktiğim şeyi funclub'ımın yegane üyesi benim sevgili dikiş kobayım,kızım beğendi ve giydi.Okulda arkadaşları da beğenmiş hatta benim diktiğime inanmayanlar da olmuş.Fakat sorunlu bir kişilik olan ben ortaya çıkan kabanın fotoğraflarını çekmeye çalışırken ilham aldığım sanat eserinin yanında benimkinin çuvalımsı bir profil çizdiğini gördüm.Her ne kadar aksi bir imaj  çizsem de dışarıya karşı,ciddi bir özgüven sorunum olduğunu anladım.Muntazam ve sistemli bir dikiş eğitimi almayan benim gibi bir insan için giyilebilir bir şey dikmek bile büyük başarı aslında ama takip ettiğim insanların eserlerini görünce kendiminkini yayınlayacak cesaret bulamadım.Birgün belki kabanın fotoğraflarını yayınlayıp görüş isteyeceğim dikiş bilenlerden.Yazık bana ki etrafımda değil bana fikir verecek  dikişle ilgilenen biri bile  yok.Muhtelif kitaplardan, internetten,blogcu hanımlardan yardım alarak bu işi öğreniyorum.'Madem bilmiyorsun,ortaya çıkanları beğenmiyorsun niye kendini heder ediyorsun dikiş dikeceğim diye'dediğinizi duyar gibiyim.Üniversite okuyup bir şekilde meslek sahibiyken tercihimi evimin kadını olma yolunda kullandım;pişman değilim.Fakat bu arada dünya yüzünde varlığımı ifade etmeye,birşeyler üretmeye olan ihtiyacımı gözardı edemedim.Çocuklarımın başında evimde otururken çocukluğumdan beri kendi oyuncak bebeklerimle başlayıp kızkardeşimin barbielerine diktiğim abiyelerle(!) süregelen dikiş aşkıma yoğunlaşmaya karar verdim.Kursa gitme denemelerim oldu fakat çocukla olmadı.Yani ben yaptım da kurs yetkilileri durumdan hoşlanmadı.Ben de azmettim yapa söke dikiş dikmeye başladım.Bu hobi benim için bir çeşit rehabilitasyon oldu.İşte bu yüzden dikiş dikiyorum.Diktiklerim çok kötü değil ama benim kendimden beklentilerim biraz fazla..Herzaman olduğu gibi, yine en büyük eziyeti ben, kendime yapıyorum.
       yeşilmutfaktantarifler blogununsahibi Özlem hanım bir etkinlikten bahsetmiş;inşallah güzel bir tarif yayınlayıp katılmak istiyorum.Küçük kızım bugün 10 aylık oldu.Çok hareketli bir çocuk ,beni sürekli peşinden koşturuyor,eh bazen de ben onu peşimden koşturuyorum.Bilgisayar başına oturabilmem için öyle çok parametre gözetmem gerekiyor ki elimde iphone gibi son asrın icadı bir alet olmasa sanal alemden tamamen uzak kalırdım.Buradan 'altı üstü bir ev hanımısın iphone senin neyine?'' demeden hatta ben istemeden bana iphone hediye eden kocama teşekkürü bir borç biliyorum.
        Benim post yazmadığım süreçte çok büyük olaylar yaşadık.İnsanların ne kadar peşin hükümlü ve merhametsiz olabildiğini gördük Van depreminde.Pis oyunlar uğruna kaybettiğimiz çocuklarımıza ağladığımız gibi depremde enkaz altında kalan yakınlarını arayan babanın feryadı da ağlattı bizi.Bu bir erdem değil;normal insan tavrı.Garip olanlar ve- çok şükür- az olanlar diğerleri..Yazmak istediğim çok şey var ama içerden gelen bebek ağlaması artık vaktimin daraldığını gösteriyor.



                                                                                                                                                                            
Aslında burada yazının başlığına bakarsanız kaban resmi olması gerekiyordu ama ''yuh olsun 3 ayda kaban mı dikilir'' diyenlere cevaben yayınlıyorum bu remi.Bütün sorumlusu şekilde görülen küçük hanım.





















,,,,,,,,,

6 Ekim 2011 Perşembe

           Okullar açıldı,kitap defterler kaplandı,kıyafetler servisler vs ayarlandı.Geleneksel ''okul açıldı gribimizi'' de olduk.Küçük kızım emeklemeye başladı.Tabii bu arada dikiş dikmek sadece bir hayal . Çöldeki vaha gibi uzaktan bana el sallıyor kumaşlarım,kalıplarım,makinem...Kızımı uyuturken bloglara göz atıp iç geçiriyorum.
          Allah ömürlerini uzun etsin, çocuklarımın varlığından şikayetim yok,eksik duadan korkarım.
 Bekliyorum,hayatın tadını çıkartmaya çalışıyorum,çocuklarımın büyümesini seyrediyorum .Mutluluk,hüzün,endişe,övünç,şükür elele gidiyor bu süreçte...Kimi zaman endişe önde gidiyor etrafımı bulut gibi sarıp hafakanlara boğuyor beni,kimi zaman mutluluk elimden tutup bulutların üstüne çıkarıyor.Fakat her durumda illa ki şükür ,ipi göğüslüyor günün sonunda,başında,ortasında....Annelik dediğin şey de bu bütünün toplamı değil mi zaten...Allah isteyen herkese hayırlı evlatlar nasip etsin.
       
İşi edebiyata vurup dişe dokunur birşey yapamayışımı kamufle ettim yine;))Bir de şarkı dinleteyim size tam olsun....